Güvenin Yeniden İnşası - Yeniden Güvenebilmek Mümkün mü?
- Altuğ Psikoloji
- 27 Ara 2024
- 10 dakikada okunur

Güven bütün ilişkilerin ortak noktalarından. Bu ilişkilerden birisi olan “Romantik İlişki” diğer ilişkilere kıyasla daha çok “güven” teması üzerinde güçlenebilir, zayıflayabilir ve hatta bitebilir. Tabii ki romantik ilişkinin bu süreçlerinde muhtelif mekanizmalar da işlemekte fakat biz bugün “Güven” üzerine bir yazı yazacağız. Peki nedir bu güven, içerisinde hangi durumları barındırır, güvensizliğin kaynakları nelerdir, tekrardan güven nasıl oluşturulur gibi soruları kapsamlı bir şekilde ele almaya çalışacağız.
Güven ve Güveni Besleyen Alt Boyutlar
Güven, kullanma amacımıza göre anlam değiştiren ilginç bir kelimedir. Türk Dil Kurumu güveni iki farklı biçimde açıklamakta. İlk anlamı korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu; emniyet, itimat iken ikinci anlamı yüreklilik, cesaret şeklinde tanımlanmıştır. Blog yazımızda ilk tanımlamadan yola çıkacağız fakat bunu konumuza yedirmemizde büyük yarar olacaktır. Psikoloji perspektifi ile güveni bir kişinin veya bir ilişki içinde bulunan bireylerin, birbirine olan bağlılık ve güvenilirlik duygusunu ifade eden karmaşık bir duygusal durum şekliyle ele alabiliriz. Ek olarak güvenin psikolojik olarak; bir kişinin diğerinin niyetlerine, davranışlarına ve sözlerine güven duyma kapasitesi olduğunun bilincinde olmanın yararı vardır.
Güveni tanırken sadece tanımıyla sınırlı kalmamalıyız. Güven üç farklı boyutu kapsayan, bu boyutlardan etkilenen bir çatıdır. Sırası ile bu boyutlar; duygusal, davranışsal ve iletişimsel boyutlardır.
a) Duygusal Boyut
Bu boyut, partnerin duygusal ihtiyaçlarını anlama ve onlara yanıt verme kapasitesine dayanır. Duygusal güven, aşağıdaki unsurları içerir:
Açıklık: Partnerlerin duygularını, korkularını ve beklentilerini samimiyetle ifade edebilmesi. Açıklık güvenin pekiştiricisi olarak düşünülebilir.
Destek: Zor zamanlarda birbirine duygusal destek verme yeteneği. Herkesin hayatı inişler ve çıkışlardan oluşan bir yolu takip eder. Birey, romantik partnerinin zorlu zamanlarında yanında olmasını ister, bu gayet doğal bir taleptir ve bu talep karşılık görürse güven güçlenir.
Bağlılık: Partnerlerin birbirine olan duygusal bağlılıklarının güçlenmesi.
b) Davranışsal Boyut
Davranışsal boyutu ise bir partnerin tutum ve davranışlarının ne kadar güvenilir olduğu üzerine şekil alır. Bu boyut, bireylerin güvenilirliklerini ve tutarlılıklarını yansıtır. Davranışsal güvenin unsurları şunlardır:
Tutarlılık: Bireyin romantik partnerinin davranışlarının zaman içinde öngörülebilir olmasını ifade eder. Romantik partnerini tanıdığını, tutarlı olduğunu düşünen birey için bu boyut güveni güçlendirebilir.
Şeffaflık: Partnerin eylemlerinin açık ve anlaşılır olması, gizlilikten kaçınması. Romantik partnerler arada birbirlerine doğum günü sürprizleri gibi aktiviteler yapmak isteyebilirler fakat buradaki gizlilik farklı bir anlamda. Bazı durumları gizlemeye çalışmak romantik partnerin güvenini sarsabilir.
c) İletişim Boyutu
Romantik partnerler arasındaki açık ve dürüst iletişimin varlığını ifade eder. Bu bileşen, ilişkideki iletişim kalitesinin yüksek olmasına dayanır. Romantik ilişkideki güvenin gücüne etkisini tek başına ele alamayabiliriz fakat oldukça etkili olduğunu söyleyebiliriz. Çiftler, tartışabildikleri ve iletişim kurabildikleri kadar sağlıklı bir romantik ilişkide bulunabilir. Bu biraz farklı bir yazının konusu olabilir ama kabaca romantik ilişkinin farklı tipleri bulunmaktadır ve bu ilişki tipleri farklı kaynaklardan güç alır. İletişim boyutunun alt unsurları ise:
Aktif Dinleme: Partnerin söylediklerine dikkatle kulak verme ve onları anlama çabası.
Çatışma Çözme: Sorunlar ve anlaşmazlıklar üzerine yapıcı bir şekilde iletişim kurabilme yeteneği.
Bahsi geçen güvenin alt boyutları ve unsurları, ilişkide güvenin temellerini oluşturur ve sağlıklı bir ilişki için hayati öneme sahiptirler. Her biri, diğerleriyle karşılıklı etkileşim halindedir ve güvenin güçlendirilmesi için tüm bu alanlarda çaba göstermek önemlidir. Unutmamalıyız ki bu boyutlar tek başına ele alınılmamalı, birbirleriyle olan etkileşimleri göz ardı edilmemelidir. Hepsini birer baharat olarak ele alabiliriz ve yemeğimiz olan güven tadını buradan alır. Birbirleriyle olan etkileşimi yemeğe farklı bir tat farklı bir hava katmaktadır.
Güvensizlik ve Güvensizliğin Kaynakları
Güveni tanımlarken, güç aldığı boyutları ve unsurlarını aldık. Aynı yolun tersi yönünde ilerlenirse bu boyutlardaki zayıflamalar güvensizliğe giden yolun tabelası görevini üstlenebilir. Pek tabii bu zayıflamalar sadece güven kaybını değil, karşılıklı saygının kaybını ki bu iletişim boyutuyla ilgili, daha da ilerisi sadakatsizlikle sonuçlanabilir. Bu durumların gerçekleşmesi bazı durumlarda geri dönülmez bir sürece doğru ilerleyebilir. Bu noktada sadakatsizliği biraz daha açalım çünkü sadakatsizlik ilişkideki güvensizliğin bir kaynağıdır. Sadakatsizlik romantik partnerlerden birisinin, romantik ilişkiye ve yol arkadaşına olan bağlılığın ihlalidir. 2 alt başlıkta 3 türü olacak şekilde ele alabiliriz.
1) Makro Sadakatsizlik
a) Duygusal Sadakatsizlik: Bir kişinin, romantik partneri dışında bir başkasıyla duygusal bir bağ kurması. Bu durum, sır saklama, duygusal yakınlık ve karşı tarafla paylaşılan gizli anlar içerebilir.
b) Fiziksel Sadakatsizlik: Sadakatsizlik kelimesinin geçtiği yerde akla ilk gelenidir. Genellikle cinsel bir ilişkiyi ifade eder ama cinsellikle sınırlı değildir. Bir başkasının elini tutmak, yakın fiziksel temaslarda bulunmak da bu başlık altında sadakatsizliğe dahil edilebilir.
2) Mikro Sadakatsizlik
Küçük, genellikle daha az ciddi görünen davranışlar olarak ele alınabilir. Örnekle desteklenmesi gereken bu başlık, sosyal medya üzerinden başka birisiyle aşırı yakınlık veya başka biriyle gizli olacak şekilde iletişim kurma gibi olaylarla açıklanabilir.
Sadakatsizlikte dikkatler “gizli” kelimesi üzerine çevrilmelidir. Bir olay gizlilik üzerinden sadakatsizliğe çevrilebilir. Romantik ilişkilerde hangi sadakatsizlik türünün daha ağır sonuçlara varabileceği de değişebilen bir durumdur. Her ilişkinin farklı bir dinamiği ve farklı üyeleri bulunmakta. Dolayısıyla gösterilen tepkiler ve hissedilen duygular değişkenlik gösterebilir.
Romantik ilişkide güvensizliği besleyen bir diğer kaynak geçmiş deneyimlerdir. Geçmiş deneyimler iki farklı yoldan güvensizliği besleyebilir. İlk olarak partnerlerin, güncel ilişkilerinden önceki romantik ilişkileri ve aile geçmişi güvensizliğe sebep olabilir. Geçmiş romantik partneriyle yaşadıkları bireyler için her zaman bir uyarı levhası görevi görebilir. Bireylerin zihinlerinin içerisinde “Gideceğim dediği yere gitmedi”, ”Hayatında başka birisi var” gibi cümleler dönüp durabilir. Öte yandan bireylerin aile geçmişleri de güvensizlik üzerinde etkili olabilir. Anne ve baba arasında oluşan herhangi bir durumun kendi ilişkililerinde de olabileceği fikri güvensizliğe kaynak olabilir. Aile geçmişine ek olarak ebeveynlerin yetiştirme biçimi de güvensizlikle sonuçlanabilir. Kuşkucu bir stilde yetişen birisinin partnerine kuşkuyla yaklaşması olası bir durum olarak ele alınabilir ya da bağlanma stili romantik ilişkideki güvensizliği doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilir. Bir diğer geçmiş deneyimler ise güncel ilişkileri sırasında yaşanan durumlar olabilir. Örneğin bireyin romantik partnerinin herhangi bir konuda yalan söylediğini anlaması güvensizliğe giden yola bir taş olarak döşenebilir.
Güvensizliğin bir diğer kaynağı ise iletişim problemleridir. Partnerler iletişimlerini açık ve kaliteli biçimde kuramadıklarında güvensizlik gün yüzüne çıkabilir. İletişim sırasında partnerin esrarengiz ve üstü kapalı kurduğu cümleler diğer partnerde güven sorunu oluşturabilir. İletişimin bir diğer boyutu ise aslında tartışmalarda başlamakta. Tartışmanın iki farklı bireyin bulunduğu bir bağlamda ortaya çıkması muhtemeldir ve gayet doğaldır. Sonuçta iki farklı bireysel kimlik iki farklı dünya görüşü… Fakat bu noktada tartışmayı nasıl yaşadıkları önemlidir. Eğer saldırgan bir dil kullanılırsa veya orta noktada buluşmaya yaklaşılmazsa bireylerin romantik ilişkisi zarar görebilir ve bu zarar güvensizlikle sonuçlanabilir.
Güvenin Sarsılması Sonrası Duygusal Çıktılar
Bireyin güveninin sarsılması farklı yollarla duygusal ve davranışsal tepkilere sebep olabilir. Korku, endişe, üzüntü gibi olumsuz duygular farklı boyutlarda bireyde gözlemlenebilir. Diğer ilişkilerde duygusal olarak mesafeli olmak, gerek romantik partnerle gerek diğer ilişkilerde çatışmalar yaşamak gibi davranışsal tepkiler de gözlemlenebilir. Bu tepkilere bazı durumlarda profesyonel müdahele edilmezse tepkiler büyüyebilir ve bireyin ruh sağlığını derinden etkileyebilir.
Güvenin Yeniden İnşası
Romantik partnerlerin dürüst iletişimi bu noktada başlangıç basamağı olarak görülebilir. Öncelikle partnerler birbirleriyle açık iletişimde bulunmalı. Duygularını ve düşüncelerini birbirleriyle paylaşmalı ve sağlıklı bir iletişim kanalı oluşturmak için adımlar atmalı. Duyguların ve düşüncelerin açık şekilde ifade edilmesi, romantik partnerin dikkatini çekebilir ve partnerine bir adım atmasında faydalı olabilir. Kendisine karşı dürüst olunduğunun farkına varabilir ve güveni tazelenebilir. Fakat bu süreç sadece iletişim ile sınırlı kalmamalı. “Empati” bu süreçte oldukça önemli bir rol almakta. Birey, kendisini romantik partnerinin yerine koyarak partnerinin beklentilerini anlayabilir ve bu doğrultuda uygun adımlar atabilir. Sonraki basamağı ise şeffaflık olarak ele alabiliriz. Romantik partnerler, açıklığı sadece iletişim boyutunda tutmamalı, davranışlara da yansıtmalı. Gizli işler çeviriyor gibi görünmektense neler yaptığını açıkça göstermek, romantik partnere güven aşısı yapabilir.
Unutulmamalıdır ki, güvenin yeniden inşa etme süreci oldukça uzun bir zaman alabilir. Bu duruma karşı birey kendisini hazırlamalıdır. Bir diğer atlanılmaması gereken bir diğer noktaysa bu sürecin oldukça zor bir süreç olduğudur. Bireyin bu bilinçte olması güvenin yeniden inşası sürecinde pozitif bir etkiye yol açabilir.
Güvenin yeniden inşası sürecinde birkaç farklı strateji benimsenebilir. Güvenin yeniden inşa edilmesi, genellikle büyük ve ani değişimlerle değil, küçük ve istikrarlı adımlarla mümkün olur. Birçok kişi, bu sürecin başlangıcında, güveni yeniden kazanmak için hemen büyük bir dönüşüm ya da dramatik değişiklikler bekleyebilir. Bu tür ani değişimler genellikle başarısızlıkla sonuçlanabilir. Güvenin kaybolması da genellikle zaman içinde birikmiş küçük ihlallerin sonucudur. Bu nedenle, güveni yeniden kazanmak için de küçük, tutarlı ve kararlı adımlar gereklidir.
Bu süreçte davranışsal değişiklikler, duygusal ya da entelektüel değişimlerden daha kritik bir rol oynar. Çünkü güven, yalnızca sözlerle değil, sürekli tekrar eden eylemlerle pekişir. Bir kişiye ya da kuruma güven duymak, yalnızca söylediklerine değil, onları hangi koşullarda ve nasıl hareket ettiklerine dayalıdır. Bu nedenle güvenin yeniden inşasında ilk adım, tutarlı ve güvenilir davranışlar sergilemektir.
Güven yeniden inşa edilirken, küçük ama anlamlı eylemler büyük farklar yaratabilir. Örneğin, eğer bir ilişkide güven kaybı yaşandıysa, tarafların birbirlerine söylediklerinden ziyade, davranışlarının tutarlılığı önemlidir. Bir hata yapıldığında, bunu kabul etmek ve düzeltmek için somut bir çaba göstermek, sözlü özürlerden çok daha değerli olabilir. Aynı şekilde, iş yerinde bir güven kaybı söz konusuysa, yöneticilerin, liderlerin ya da çalışanların güvenilirliklerini yeniden inşa etmeleri, her gün verdikleri sözleri tutarak, güven oluşturacak küçük eylemlerle mümkün olur.
Bir diğer noktaysa romantik partnerle birlikte ortak hedef belirmektir. Ortak hedefler belirlemek, romantik partnerlerin birlikte vakit geçirmesinde ve güven tazelemesinde aracı bir rol oynayabilir. Ortak hedef belirlemek hem partnerlerin beklentilerini şekillendirmesinde hem de ortak bir değer oluşturmasında etkili bir strateji olabilir.
Son olarak, romantik partnerlerin birbirine zaman tanıması oldukça önemli bir davranıştır. Bu süreç hem bireyin hem de romantik partnerinin tabiri caizse mola sürecidir. Partnerler birbirine konfor alanı açar ve bu konfor alanının açılması bireyde güven tazeleyebilir.
Bu stratejiler tek başlarına etkili olamayabilir. Süreci ve stratejileri zamana yaymalı, geri dönütlere göre yeni bir harita çizilmelidir.
Profesyonel Destek
Güvenin yeniden inşa edilmesin sürecinde, bazı durumlarda hem bireyin kendisinin hem de romantik partnerinin psikolojik sağlığı için profesyonel destek alınmalıdır. Güven kaybı, duygusal bir travma yaratabilir ve bu tür durumlar bireylerin psikolojik ve duygusal sağlığını olumsuz etkileyebilir. Bu noktada, bir psikologdan ya da aile danışmanından yardım almak, sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlayabilir. Profesyonel desteğin bu süreç bağlamında olası 6 farklı faydasından bahsedebiliriz:
Objektif Bir Perspektif: Bazen ilişkilerdeki sorunları çözmek, tarafların duygusal olarak etkilenmesi nedeniyle zorlaşabilir. Bir psikolog, dışarıdan objektif bir bakış açısı sunarak, her iki partnerin de duygusal olarak daha net bir şekilde birbirlerini anlamalarına yardımcı olabilir.
İletişim Becerilerinin Geliştirilmesi: Psikologlar, çiftlere sağlıklı iletişim yolları sunar. Güvenin yeniden inşa edilmesi sürecinde, açık ve dürüst iletişim büyük önem taşır. Profesyoneller, partnerlerin duygusal ihtiyaçlarını anlamalarına, empati kurmalarına ve sağlıklı bir şekilde birbirlerine yaklaşmalarına yardımcı olabilir.
Duygusal Yükün Hafifletilmesi: Güven kaybı, sıklıkla suçluluk, öfke, kaygı ve korku gibi ağır duygusal yüklerle birlikte gelir. Psikolog, bu duyguların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesini ve ifade edilmesini sağlayarak, sürecin duygusal olarak daha az travmatik hale gelmesine yardımcı olabilir.
Bağlanma ve Güven Modelleri: Psikoterapistler, çiftlerin geçmiş deneyimlerini ve bağlanma stillerini analiz ederek, geçmişteki güvensizliklerin temel nedenlerini bulmalarına yardımcı olabilir. Bu anlayış, partnerlerin birbirlerine güven duymalarını sağlayacak stratejiler geliştirmelerine olanak tanır.
Sadakatsizlikle Başa Çıkma: Sadakatsizlik, güvenin en ağır şekilde zedelendiği durumlardan biridir. Profesyonel bir destek, sadakatsizlik sonrası duygusal iyileşme sürecinde rehberlik eder ve çiftin yeniden güven inşa etmeleri için yapılandırılmış bir plan sunar.
Sürekli İzleme ve Destek: Güvenin yeniden inşa edilmesi zaman alabilir ve süreç sırasında kaybolan güvenin bir kez daha sarsılma riski olabilir. Psikologlar, çiftlerin bu süreçte birbirlerini desteklemeleri için rehberlik sunarak, sürecin izlenmesini sağlar ve gerektiğinde müdahalelerde bulunabilir.
Sonuç olarak, profesyonel bir destek almak, güvenin yeniden inşa edilmesi sürecinde çiftlerin daha sağlıklı bir şekilde ilerlemelerine yardımcı olabilir. Her ilişkinin dinamiği farklıdır ve bazen bir dış destek almak, bireylerin bu süreci daha kolay ve verimli bir şekilde geçirmelerine olanak tanır. Güvenin yeniden kazanılması zaman alabilir, ancak doğru stratejiler ve profesyonel rehberlik ile bu süreç daha kolay ve sağlıklı bir hale getirilebilir.
Hangi Psikoterapi Yaklaşımı?
Hem bireysel hem de çift terapisi, bu süreçte çiftlere rehberlik edebilir ve güvenin yeniden inşa edilmesine katkıda bulunabilir. Her iki terapi yaklaşımı, ilişkilerdeki duygusal bağları güçlendirmeyi, iletişim becerilerini geliştirmeyi ve sağlıklı bir ilişki dinamiği kurmayı amaçlar. Ancak, her biri farklı şekillerde işleyişe sahiptir ve belirli durumlara bağlı olarak çiftler için farklı faydalar sağlayabilir.
Bireysel Terapi
Güvensizliğe yol açan durumlarda, özellikle sadakatsizlik gibi bir durumda bireyde travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozukluğu gibi durumlar gelişebilir. Bu noktada bireysel terapi, çift terapisine kıyasla daha faydalı olabilir. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Şema Terapi gibi terapi ekolleriyle birlikte, bireyin olumsuz düşünce ve inançların fark etmesinde yardımcı olup değiştirilmesi, bireyin duygusal tepkilerini daha sağlıklı bir şekilde yönetmesi ilişkilerdeki güvenin yeniden inşa edilmesi mümkün hale gelir.
1) Bilişsel Davranışçı Terapi:
Bilişsel Davranışçı Terapi, bireyin otomatik düşüncelerini ve bu düşüncelerin duygularıyla davranışları üzerindeki etkilerini fark etmesine ve bunları dönüştürmesine yardımcı olur. Sadakatsizlik ve güvensizlik gibi durumlarda, bireyin zihinsel çarpıtmalarıyla çalışmak için etkili bir araçtır. Çok çeşitli bir uygulama repertuvarına sahiptir ve bireyin içinde bulunduğu durumlara göre kullanılabilir.
a) Bilişsel Yeniden Yapılandırma
Bireyde, sadakatsizlik sonrası oluşması muhtemel olan olumsuz düşünceler üzerine odaklanan bir tekniktir. Bu düşünceler genellikle gerçekçi olmayan genellemelere veya çarpıtmalara dayanır. Bahsi geçen düşünceler bireyin yaşantısının büyük bir bölümünde aklının içinde dönebilir ve bireyin işlevselliğini olumsuz yönde etkileyebilir. Terapistin görevi burada bireyin bu düşünceleri fark etmesinde yardımcı olmak ve daha gerçekçi ve destekleyici düşünceleri geliştirme noktasında aracı olması şeklinde tanımlanabilir. Örneğin, Bilişsel Davranışçı Terapi, bireyin yaşadığı sadakatsizlik sonucu “Mesajıma bakmıyor, kesin beni aldatıyor.” gibi olumsuz düşüncelerini "Mesajıma bakmaması beni aldattığı anlamına gelmez, işlerini halledince mesajıma bakar." gibi daha realist ve destekleyici düşüncelere çevrilmesinde etkili olabilir. Pek tabii bu düşüncelerin bireyin bakış açısından kanıtları olabilir, bu kanıtların da incelenmesi gerekmektedir. Bu değişim bireyin hem romantik ilişkisinde hem de diğer sosyal ilişkilerini daha sağlıklı sürdürmesi gibi olumlu çıktılar verebilir.
b) Kendilik Algısını Güçlendirme
Güvensizlik hissi, bireylerin kendilerini değersiz, yetersiz veya suçlu hissetmesine sebep olabilir. Bilişsel Davranışçı Terapi, bireyin bu olumsuz kişinin kendisine yönelttiği yargıları fark etmesine ve değiştirmesine yardımcı olur. Kendilik algısının güçlenmesi bireyin psikolojik sağlığı ve esnekliği perspektifinde önemlidir. Birey bu değişimle birlikte hem kendi bireysel kimliğini daha net hissetmesinde hem de sevgili, nişanlı veya evli gibi ortak kimliğini hissetmesinde güçlendirici olabilir. Değişime bir örnek vererek açacak olursak. "Güvensizlik hissi yaşamamda tek sorumlu ben değilim, partnerimle karşılıklı iletişime geçip bu durumu çözmem gerek." gibi bir düşünce değişimi, bireyin kendilik algısını güçlendirmesinde etkili bir rol oynayabilir.
c) Sağlıklı Sınırlar ve İletişim
Güvensizlik yaşayan bireylerin, ilişkilerinde ve kişisel yaşantıların sınır koymayı öğrenmeleri önemli olabilir. Terapist, bireyin kendini daha güvende hissetmesi için sağlıklı sınırlar oluşturmasına ve duygularını açıkça ifade etmesine yardımcı olur. Bu süreçte birey, kişisel ihtiyaçlarını ve beklentilerini netleştirme fırsatı bulur. Örneğin: “Hangi davranışlar benim güven duygumu pekiştirir?" gibi bir netleştirme bireyin güven duygusunu pekiştirmesi için gereken sınırları tanımasında yardımcı olabilir. Terapist, bireye bu sınırları karşı tarafa nasıl ifade edebileceği ve gerektiğinde bu sınırları savunabileceği konusunda rehberlik eder. Ayrıca, bireyin empati ve aktif dinleme gibi iletişim becerilerini geliştirmesi de ilişkilerde güvenin yeniden inşa edilmesine katkı sağlar.
2) Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT)
ACT, bireyin zorlayıcı düşünce ve duygularıyla mücadele etmek yerine, bunları kabul etmesine ve hayatındaki anlamlı hedeflere odaklanmasına yardımcı olur. Güvensizlik sonrası ortaya yaşanabilecek sadakatsizlik, travma ve güvensizliğin pekişmesi gibi durumlarda ACT bireylere farklı yaklaşımlarla yarar sağlayabilir.
a) Duygusal Kabul
Güvensizliğe sebep olabilecek durumlar, örneğin sadakatsizlik ve iletişim problemleri gibi, öfke, hayal kırıklığı veya değersizlik gibi duygular hissetmesi doğaldır, sürecin bir çıktısıdır. ACT, bu duyguları bastırmaya çalışmak veya bu duygularla mücadele edip fiziksel ve psikolojik yıpranmak yerine hissettiği duyguları anlamak ve bu duyguları kabul etmesi yönünde destek olur. Örneğin, bireyin "Bu duyguları hissediyorum çünkü yaşadığım durum benim için önemliydi." veya "Bunlar benim insan olduğumu ve incindiğimi gösteriyor." gibi düşünceler oluşturmasında ACT etkilidir.
b) Değer Odaklı Yaşam
ACT, bireyin ilişkilerdeki temel değerlerini (örneğin, dürüstlük, sevgi, sadakat) yeniden tanımlamasını sağlar. Sadakatsizlik sonrası bu değerlere dayalı hareket etmek, bireyin kendisine olan saygısını artırabilir ve ilişkilerde daha sağlıklı sınırlar oluşturmasına yardımcı olabilir.
Çift Terapisi
İlişkilerde güven kaybı yaşandığında, taraflar çoğu zaman yalnızca duygusal değil, aynı zamanda iletişimsel ve davranışsal anlamda da zorluklarla karşılaşabilir. Çift terapisi, bu tür sorunların üstesinden gelmek için profesyonel bir rehberlik sunar. Terapist, çiftin birbirlerine karşı hissettikleri güveni yeniden kazanabilmeleri için çeşitli teknikler ve stratejiler kullanarak, sağlıklı bir ilişki dinamiği kurmalarına yardımcı olur. Özellikle aile danışmanlığı gibi yaklaşımlara Bilişsel Davranışçı Terapi gibi terapi yaklaşımları ile destek verilirse çift terapisi etkili olabilir.
Comments