top of page

Stanford Hapishane Deneyi: Güç Her Zaman Yozlaştırır mı?

  • Yazarın fotoğrafı: Altuğ Psikoloji
    Altuğ Psikoloji
  • 19 Nis
  • 3 dakikada okunur

1971 yılında gerçekleştirilen Stanford Hapishane Deneyi, sosyal psikolojinin en çok tartışılan ve en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilir. Psikolog Philip Zimbardo liderliğinde yürütülen bu deney, sıradan bireylerin sosyal roller ve otorite altında nasıl davranışlar sergileyebileceğini gözlemlemeyi amaçlamıştır. Deneyin sonuçları, insan doğasının karanlık yönlerine dair önemli ipuçları sunmuş; aynı zamanda bilimsel etik konusunda uzun yıllar süren tartışmaları da beraberinde getirmiştir.


Deneyin Uygulanışı ve Amacı


Stanford Üniversitesi Psikoloji Bölümünde gerçekleştirilen deney, üniversitenin bodrum katının geçici bir hapishaneye dönüştürülmesiyle başladı. Araştırmacıların amacı, bireylerin belirli sosyal rollere, özellikle mahkum ve gardiyan rollerine atandıklarında, bu rollerin davranışlarına nasıl etki edeceğini incelemekti.

Katılımcılar, deney öncesinde kapsamlı bir psikolojik değerlendirmeden geçirildi. Duygusal olarak dengeli, sağlıklı ve geçmişinde herhangi bir suça karışmamış 24 erkek öğrenci seçildi. Katılımcılar tamamen rastgele bir şekilde mahkum ya da gardiyan rollerine atandılar.


Deneyin gerçekçiliğini artırmak amacıyla mahkum rolündeki katılımcılar, polis tarafından evlerinden gözaltına alındı ve kelepçelenerek "hapishaneye" götürüldü. Burada üzerlerinden kişisel eşyaları alındı, numaralandırıldılar ve üniforma giydirildiler. Gardiyanlar ise askerî tarzda üniformalar, gözlükler ve coplarla donatıldı. Gardiyanlara, fiziksel şiddet uygulamamak koşuluyla düzeni sağlamak adına geniş bir yetki verildi.


Deneyin başlamasından sadece birkaç gün sonra, rollerin etkisi çarpıcı bir biçimde kendini göstermeye başladı. Gardiyanlar, otoriter ve bazen sadist davranışlar sergilemeye başladı; mahkumlar ise giderek daha fazla itaatkarlaştı, pasifleşti ve psikolojik sorunlar yaşamaya başladı.


Katılımcıların rollerini bu kadar hızlı ve yoğun bir şekilde içselleştirmeleri, araştırmacıları bile şaşkına çevirdi. Gardiyanlar, kendilerine verilen otoriteyi hızla benimsedi ve bu otoriteyi çoğu zaman zalimce kullandı. Bazı mahkumlar, yaşadıkları baskı ve aşağılanma nedeniyle ağlama nöbetleri geçirdi, hatta ciddi psikolojik rahatsızlıklar yaşamaya başladılar.


Bu davranışlar, katılımcılara herhangi bir şekilde zorba olmaları veya itaat etmeleri yönünde doğrudan bir talimat verilmeden ortaya çıkmıştı. Bu da sosyal bağlamın ve rollerin, birey davranışları üzerindeki etkisini açıkça gözler önüne serdi.


Deneyin Erken Sonlandırılması


Başlangıçta iki hafta sürmesi planlanan deney, yalnızca altı gün içinde sonlandırıldı. Gelişmeler, deneyin kontrol dışına çıktığını ve katılımcıların fiziksel ve psikolojik sağlıklarının tehdit altına girdiğini ortaya koydu.


Deneyin sonlandırılmasında, psikoloji öğrencisi Christina Maslach büyük rol oynadı. Deneyi ziyaret eden Maslach, mahkumların uğradığı kötü muameleyi görünce ciddi etik kaygılar dile getirdi ve deneyin durdurulmasını talep etti. Onun bu tepkisi, Zimbardo’yu ve ekibini bu süreci sorgulamaya yöneltti.


Etik Tartışmalar ve Eleştiriler


Stanford Hapishane Deneyi, bilime katkısı kadar, ciddi etik ihlalleriyle de hatırlanmaktadır. Deneyin gerçekleştirilme biçimi, o dönemde bile birçok etik kuralın ihlal edildiği yönünde eleştiriler almıştır. Başlıca eleştiriler şunlardır:

  • Katılımcıların Bilgilendirilmemesi: Deneye katılan bireyler, yaşayacakları deneyimin potansiyel psikolojik etkileri ve riskleri hakkında tam anlamıyla bilgilendirilmemişti. Bu durum, rızalarının geçerliliğini sorgulanır hale getirmiştir.

  • Psikolojik Zarar: Mahkum rolündeki katılımcılar, ciddi psikolojik baskıya ve travmaya maruz kalmışlardır. Bu, deneysel psikoloji açısından kabul edilemez bir durumdur.

  • Araştırmacıların Rol Çatışması: Zimbardo’nun hem araştırmacı hem de hapishane müdürü rolünü üstlenmesi, deneyin tarafsızlığını büyük ölçüde zedelemiştir. Bu durum, gardiyanların davranışlarını etkileyerek deneyin doğallığını bozmuş olma ihtimalini doğurmuştur.

  • Yönlendirme İddiaları: Bazı raporlar, gardiyanların deneyin başarısı için daha sert davranmaları yönünde dolaylı şekilde teşvik edildiğini öne sürmektedir. Eğer bu iddialar doğruysa, deneyin bulguları önemli ölçüde sorgulanabilir hale gelir.


Deneyin Bugüne Etkisi


Stanford Hapishane Deneyi, bugün hâlâ psikoloji ders kitaplarında yer almakta ve sosyal psikoloji alanında temel bir vaka olarak incelenmektedir. Bununla birlikte, deneyin etik yönleri nedeniyle bu tür çalışmalar artık çok daha sıkı denetimlere tabi tutulmaktadır. Deney, bilim insanlarının yalnızca bilgi üretmekle kalmayıp aynı zamanda etik sorumluluk taşıdıklarını da hatırlatmıştır.


Deney bizlere, belirli sosyal ortamların ve rollerin, bireylerin davranışlarını nasıl etkileyebileceğini; aynı zamanda gücün kötüye kullanımının ne kadar kolay olduğunu göstermiştir. Ancak belki de en önemlisi, insan doğasının sınırlarını test ederken bilimsel etik sınırlarını ihlal etmemenin ne kadar hayati olduğunu vurgulamıştır.


Psikolog Yunus Öztürk

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page