top of page

Bağlanma Stilimiz Değişir mi?

  • Yazarın fotoğrafı: Altuğ Psikoloji
    Altuğ Psikoloji
  • 5 gün önce
  • 2 dakikada okunur
Bağlanma stilimiz değişir mi

"Bağlanma stilimiz değişir mi" sorusuna yanıt aramaya başlamadan önce bağlanma stillerinin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu ve yetişkinlikte hayatımızı nasıl etkilediğinden bahsedelim.


Bağlanma stilleri, çocukluk döneminde bakım verenimizle kurduğumuz ilişkiyle şekillenir. Bebeklikte, duygusal ihtiyaçlarımıza nasıl karşılık verildiği, kendimizi ve başkalarını nasıl algılayacağımızın da temelini oluşturur. Bu erken deneyimler, “ben sevilmeye değer miyim?” ve “diğer insanlar güvenilir mi?” gibi bilinçaltı inançlarımızı şekillendirir.


Dört temel bağlanma stili bulunur: güvenli, kaygılı, kaçıngan ve düzensiz bağlanma.

  • Güvenli bağlanma tarzına sahip bireyler, ilişkilerinde duygusal yakınlıktan keyif alır, hem kendilerine hem partnerlerine güven duyarlar.

  • Kaygılı bağlanma stiline sahip kişiler ise sevilmeme korkusuyla ilişkilerde yoğun bir onay ihtiyacı hissedebilirler.

  • Kaçıngan bağlanma tarzında olan bireyler, duygusal yakınlığın kendilerini savunmasız bırakacağından korkarak mesafe korumayı tercih eder.

  • Düzensiz bağlanma ise genellikle karmaşık, çelişkili davranışlarla kendini gösterir. Kişi hem yakınlık ister hem de ondan korkar.


Çocuklukta oluşan bu bağlanma stilleri, yetişkinlikte romantik ilişkilerden arkadaşlıklara, iş hayatından kendimizle kurduğumuz ilişkiye kadar birçok alanda kendini gösterir. Örneğin, güvenli bağlanma stiline sahip bir yetişkin, partnerinden geç yanıt geldiğinde paniğe kapılmazken; kaygılı bağlanma stiline sahip biri bu durumu “beni artık sevmiyor” şeklinde yorumlayabilir.


Bağlanma Stili Değişir mi?


Bağlanma stilimiz çocuklukta şekillenir; ancak değişmez değildir. Beynimiz, yaşam boyu yeni deneyimlerle kendini yeniden düzenleyebilme kapasitesine sahiptir. Bu sürece nöroplastisite denir. Yani, geçmişte öğrendiğimiz “yakınlık tehlikelidir” ya da “beni sevecek biri yok” gibi inançlar zamanla değişebilir.

Örneğin, çocuklukta duygusal olarak erişilemeyen bir ebeveynle büyümüş biri, güvenli bağ kuran bir partnerle uzun süreli bir ilişki yaşadığında, yavaş yavaş duygusal yakınlığın aslında güvenli olabileceğini öğrenebilir. Aynı şekilde terapi süreci de bu değişimde çok etkili olabilir; çünkü terapi, kişinin olduğu haliyle kabul gördüğü, duygularını güvenli bir şekilde ifade edebildiği ve kendi iç dünyasını güvenli bir şekilde keşfedebildiği bir ortam sunar.


Bağlanma stilini değiştirmek, bir düğmeye basmak kadar kolay değildir. Ama farkındalık, güvenli ilişkiler ve sürekli içsel çalışma bu dönüşümün temel taşlarıdır.

  • Öncelikle kişi, hangi bağlanma stiline sahip olduğunu fark etmelidir. Bu farkındalık, davranışlarını gözlemlemeyi ve tekrarlayan ilişki kalıplarını anlamayı sağlar.

  • Ardından güvenli ve tutarlı ilişkiler kurmak, geçmişte eksik kalan duygusal ihtiyaçları yeniden deneyimleme fırsatı yaratır.

  • Son olarak, öz şefkat geliştirmek bu sürecin merkezindedir. Çünkü kendine anlayışla yaklaşabilen biri, hatalarından öğrenme ve değişime izin verme kapasitesine de sahiptir.


Değişim mümkündür; ama bu değişim “başka biri olmak” anlamına gelmez. Aksine, kendini daha iyi tanıdıkça, geçmişin seni nasıl şekillendirdiğini fark ettikçe, ilişkilerde daha bilinçli seçimler yapabilirsin. Bağlanma stilimiz geçmişimizin bir yansıması olsa da, geleceğimizi belirleyen şey olmak zorunda değildir.



Psikolog Yunus Öztürk

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page