Kitap Analizi: Gabriel Garcia Marquez - Aşk ve Öbür Cinler
- Altuğ Psikoloji

- 20 May
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 17 Haz

GABRIEL GARCÍA MÁRQUEZ KİMDİR?
Gabriel García Márquez (6 Mart 1927 – 17 Nisan 2014), Kolombiyalı yazar, gazeteci ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi bir edebiyatçıdır. 20. yüzyılın en önemli Latin Amerikalı yazarlarından biri olarak kabul edilir. Özellikle “büyülü gerçekçilik” türündeki eserleriyle tanınır. Romanlarında gerçekçi olayları, halk anlatıları ve doğaüstü ögelerle iç içe geçirerek kendine has bir anlatıma sahiptir.
En bilinen eserleri arasında; Yüzyıllık Yalnızlık, Kolera Günlerinde Aşk ve Kırmızı Pazartesi yer alır. 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmıştır. Eserlerinde Latin Amerika’nın sömürge geçmişi, toplumsal adaletsizlikler, aşk, kader, ölüm ve zaman gibi temaları işler.
Bu yazımızda Marquez’in yine bilinen ve etkileyici romanlarından biri olan Aşk ve Öbür Cinler’i ele alacağız.
AŞK VE ÖBÜR CİNLER KİTAP ANALİZİ
Gabriel García Márquez’in 'Aşk ve Öbür Cinler' romanı, sadece büyülü gerçekçilik akımının güçlü bir örneği değil; aynı zamanda gelişimsel psikoloji ve bağlanma kuramı açısından derin bir inceleme fırsatı sunar. Kitap, gençliğinde gazetecilik yapan anlatıcının bir kazı sırasında saçları hâlâ uzamış halde bulunan 12 yaşındaki bir kızın mezarına rastlaması ve bu kızın hikâyesini ailesinden duymuş olması üzerine, onun yaşam öyküsünü anlatmasıyla başlar.
Romanın ana karakteri Sierva María'nın erken dönem yaşantısı, bağlanma kuramı doğrultusunda değerlendirildiğinde, ihmalin çocuk ruh sağlığı üzerindeki etkilerini net bir şekilde ortaya koyar. Annesi madde bağımlısıdır ve kızını reddetmiştir, babası ise aslında Sierva’yı anlamaya çalışsa da çok beceremez ve kızına karşı ilgisiz kalır. Ailesinden yeterli ilgiyi ve bakımı göremeyen Sierva, evde çalışan kölelerle büyütülür, onlarla zaman geçirir, dillerini öğrenir, inançlarını benimser. Kölelerle kurduğu ilişkiler, Sierva’nın birincil bakım vereni eksikliğini telafi etmeye çalıştığını ve güvenli bağlanma ihtiyacını farklı figürler üzerinden karşılamaya yöneldiğini gösterir.
Sierva Maria, birgün pazarda bir köpek tarafından ıssırılır ve ıssıran köpeğin kuduz olduğu iddia edilir. Sierva’da herhangi bir belirti görülmemesine rağmen zaman içinde uygunsuz ve tuhaf olarak yorumlanan davranışları daha çok dikkat çekmeye başlar. Hatta kuduzdan çok doğaüstü bir durum olduğu düşünülür. Babası Sievra’yı tedavi ettirmek için her yere götürse de bir iyileşme durumu görülmez. Bu nedenle de son çare olarak kızını manastıra kapatmaya karar verir. Kapattığı yerde Sievra’ya halk diliyle “şeytan çıkarma” yapılacaktır. Elbette hiç kimse ihmal edilmiş, sevgisiz büyüyen bir çocuğun iç dünyasını fark edememiş, Sierva’nın tuhaf olarak adlandırdıkları davranışlarını doğaüstü bir mite bağlamışlardır. Temel olarak, kuduz hastalığı üzerinden sembolize edilen toplumsal korkular, Sierva'nın ruhsal durumunun yanlış yorumlanmasına neden olur. Psikolojik sorunların nasıl doğaüstü mitlere bağlandığını ve ihmal edilmiş bir çocuğun anlaşılmadan damgalandığını gösterir.
Sievra María’nın kapatıldığı manastırda görevlendirilen Rahip Cayetano Delaura, Gabriel García Márquez’in ‘Aşk ve Öbür Cinler’ romanındaki en karmaşık karakterlerden biridir. Cayetano Delaura karakter analizi yapıldığında, onun hem eğitimli hem de duygusal bir yapıya sahip olduğu görülür. Kitaplara düşkünlüğü ve entelektüel derinliğiyle dikkat çeken rahip, zamanla inancı ve aşkı arasında sıkışan bir adama dönüşür. Cayetano, başta Sierva’ya dini bilgilerle yaklaşır. Ama zamanla onun farklı bir kişiliği olduğunu görür ve bu durum onu içten içe değiştirir. Sierva María ile Cayetano arasında gelişen yoğun ve tutkulu aşk, hem toplumsal normlara hem de Katolik Kilisesi kurallarına aykırıdır.
Cayetano, Sierva María’ya karşı hissettiği aşk nedeniyle büyük bir içsel çatışma yaşar. Bir yandan Tanrı’ya olan bağlılığı, diğer yandan Sierva’ya duyduğu güçlü duygular arasında kalır. Aralarındaki bu yasak aşk, kilise kurallarına ve toplumsal normlara aykırı olduğu için gizli yaşanır ancak zamanla bu durum manastırdaki diğer rahibeler ve üst düzey din adamları tarafından fark edilir. Bu nedenle Cayetano görevinden alınır ve uzak bir yere gönderilir. Sierva ise manastırda ağır cezalara maruz kalır; zincirlenir, aç bırakılır ve işkence görür. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok zor bir duruma düşer. Gabriel García Márquez’in Aşk ve Öbür Cinler kitabında anlatılan bu bölüm, yasak aşkın psikolojik etkilerini, toplumsal baskının birey üzerindeki zararlarını ve çocukluk döneminde yaşanan travmaların sonuçlarını açık bir şekilde gösterir.
Sierva María’nın yaşam öyküsü, erken dönem ihmalin ve güvensiz bağlanmanın bireyin kimlik gelişimi üzerindeki yıkıcı etkileri, gelişimsel psikoloji ve bağlanma kuramı perspektifinden değerlendirildiğinde; Sierva'nın davranışlarının aslında anormal değil, anlaşılmamış olduğu fark edilir. Onun yaşadığı aşk ise, eksikliğini hissettiği temas kurma, görülme ve sevilme çabasıdır. Toplumsal normlar, dini dogmalar ve yetişkinlerin ihmali, bir çocuğun içsel dünyasını tanımak yerine bastırmasına neden olmuştur.
Aşk ve Öbür Cinler" sadece bir aşk hikâyesi değildir. Aynı zamanda bağlanma sorunları, ebeveyn ihmali, dini baskılar ve çocuklukta yaşanan travmalar gibi psikolojik konular üzerine farkındalık yaratan bir eserdir.
Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa sayısı: 184
Yayın tarihi: 1994
Psikoloji Öğrencisi
Ceren Göle






Yorumlar