Kitap Analizi: Saç Örgüsü- Laetitia Colombani
- Altuğ Psikoloji
- 2 gün önce
- 3 dakikada okunur

Laetitia Colombani Kimdir?
Laetitia Colombani, Fransız yazar, senarist ve oyuncudur. Paris'te doğan Colombani, yazarlık kariyerine tiyatro ve senaryo yazarlığı ile başladı. Eserlerinde özellikle kadınların yaşam mücadelesi, psikolojik dayanıklılıkları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği temalarını işleyerek dikkat çeker.
Saç Örgüsü adlı kitabı, üç farklı ülkede yaşayan üç kadının hayatını anlatır: Hindistan’da Smita, İtalya’da Giulia ve Kanada’da Sarah. Bu kadınlar birbirini tanımasalar da hayat mücadeleleri bir noktada ortaklaşır. Kadın dayanışması, toplumsal baskılar, kimlik arayışı ve psikolojik güçlenme gibi önemli konuları işler. Kitap dünya çapında büyük ilgi görmüş ve birçok dile çevrilmiştir.
1. Kadın Psikolojisi ve Toplumsal Baskılar
Kitaptaki her karakter, yaşadığı toplumda kadın olmanın getirdiği zorluklarla mücadele eder:
Smita, Hindistan’daki kast sisteminde “dokunulmaz” olarak sosyal dışlanmaya maruz kalır. Bu sosyal dışlanma, onun benlik saygısı üzerinde derin olumsuz etkiler yaratır; kendini değersiz ve toplumdan izole hissetmesi, kronik bir düşük benlik algısına yol açabilir. Ancak kızına daha iyi bir gelecek sağlama arzusu, Smita’nın içsel motivasyonunu ve psikolojik dayanıklılığını tetikler. Bu durum, onun özgüvenini yeniden inşa etmesini sağlar ve annelik rolü üzerinden anlam bulmasına yardımcı olur. Annelik, Smita için sadece biyolojik bir rol değil, aynı zamanda kendini değerli hissetmenin, hayata tutunmanın ve toplumsal kısıtlamalara rağmen umut beslemenin bir aracıdır. Bu süreçte Smita, travma sonrası büyüme (post-traumatic growth) gösterebilir; yani yaşadığı zorlukların üstesinden gelerek kişisel güçlenme ve anlam bulma yoluna girer.
Giulia, babasının ani ölümüyle karşı karşıya kaldığında hem yas süreciyle baş etmek hem de aile işinin sorumluluğunu üstlenmek zorundadır. Yas süreci, duygusal dalgalanmalar, kayıp duygusu ve hatta depresyon riski taşır. Aynı zamanda, ailesine karşı hissettiği sorumluluk duygusu, onun kimlik gelişimini önemli ölçüde etkiler. Bu dönemde Giulia, krizle başa çıkma becerilerini aktif hale getirir; problem çözme, stres yönetimi ve duygusal regülasyon ön plana çıkar. Yas ve sorumluluklar arasındaki dengeyi kurmak, onun psikolojik esnekliğini artırır. Bu süreçte kimliğinin farklı yönlerini yeniden keşfeder ve olgunlaştırır. Böylece Giulia, kişisel gelişim ve psikolojik dayanıklılık açısından kritik bir evreyi deneyimler.
Sarah, başarılı bir avukat olarak güçlü ve kontrol sahibi biri olarak tanımlanırken, kanser teşhisi onun hayatını derinden sarsar. Hastalık, kontrol kaybı, belirsizlik ve ölüm korkusu gibi yoğun travmatik duyguları beraberinde getirir. Sarah’nın güçlü görünme çabası, aslında bir savunma mekanizmasıdır (örneğin inkâr veya bastırma). Bu savunma, onun psikolojik dengesini koruma amaçlıdır ancak hastalıkla yüzleşme sürecinde kırılganlık ve savunmasızlık duyguları giderek öne çıkar. Bu durum, duygusal dayanıklılığını test eder ve duygusal esneklik geliştirmesi gereken bir psikolojik meydan okumadır. Sarah, psikolojik açıdan travma sonrası stres tepkileri gösterebilir ancak zamanla destek ve kendi kaynakları sayesinde psikolojik direnç (resilience) kazanır. Bu süreçte, kendi duygularını kabul etmek ve kırılganlığını paylaşmak, iyileşmenin önemli parçaları haline gelir.
2. Travma ve Dayanıklılık
Üç kadın karakter, farklı kültürlerde farklı zorluklarla karşılaşsa da hepsi travma sonrası psikolojik dayanıklılık (resilience) sergiler. Hindistan’da Smita, kast sisteminin yarattığı sosyal dışlanma ve ayrımcılıkla mücadele ederken, bu durum onun benlik saygısını ve kimlik gelişimini derinden etkiler. Ancak Smita, içsel motivasyonuyla hem kendini hem de kızını koruma gücünü bulur. İtalya’da Giulia, babasının ölümü sonrası aile şirketini devralmanın getirdiği ekonomik ve duygusal baskılarla yüzleşir. Bu süreçte yas, sorumluluk bilinci ve kriz yönetimi becerileri ön plana çıkarak onun psikolojik dayanıklılığını artırır. Kanada’da Sarah ise kanser teşhisiyle karşı karşıya kalır; hastalık süreci fiziksel acıların yanında güçlü bir psikolojik travmaya yol açar. Sarah’nın deneyimi, kontrol kaybı, korku ve savunma mekanizmalarının devreye girmesiyle şekillenirken, onun duygusal esnekliği ve psikolojik direnç kapasitesi öne çıkar.
3. Kültürlerarası Dayanışma
Kitapta Smita, Giulia ve Sarah farklı ülkelerde, farklı kültürel yapılarda yaşayan kadınlardır. Ancak hepsi benzer zorluklarla mücadele eder: ayrımcılık, ekonomik baskı ve hastalık. Bu benzerlikler, kadınların yaşadığı sorunların kültürden bağımsız olarak evrensel olabileceğini gösterir. Her biri yaşadığı toplumun baskılarına karşı direnerek kendi yolunu çizer. Kitap, görünmez bir bağla bu kadınları birbirine bağlayarak kültürlerarası kadın dayanışması, ortak kadın deneyimi ve psikolojik güçlenme gibi önemli temaları öne çıkarır. Nerede yaşarsak yaşayalım, benzer duygular hissedebilir ve benzer yollarla güçlenebiliriz
Üç kadın da bir noktada hayatın kontrolünü kaybettiklerini hisseder; korku, belirsizlik ve güçsüzlükle baş etmeye çalışırlar. Ancak bu süreçte her biri içsel güçlerini keşfederek, kendilerine yeni yollar çizer. Kontrolün tamamen elde tutulamayacağını kabullenmek, onların psikolojik olarak dönüşmesini sağlar. Bu kırılganlık hali, aynı zamanda psikolojik direnç geliştirme, esneklik ve kendini yeniden inşa etme sürecine dönüşür.
Sonuç olarak Saç Örgüsü, sadece üç kadının bireysel hikâyesini anlatmakla kalmaz; aynı zamanda kadın olmanın evrensel zorluklarına ve bu zorluklarla başa çıkma yollarına dikkat çeker. Smita, Giulia ve Sarah farklı ülkelerde yaşıyor olsalar da benzer duygularla yüzleşirler ancak bu duyguların içinde kendi dirençlerini bulur, değişime ayak uydurur ve güçlenerek yollarına devam ederler. Kitap, kadınların yaşadıkları psikolojik süreçleri anlamak ve toplumsal koşulların bu süreçleri nasıl etkilediğini başarılı bir şekilde gösterir.
Kitap Adı: Saç Örgüsü
Yazar: Laetitia Colombani
Çevirmen: Gülşah Ercenk
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 188
Yayın Tarihi: 12.02.2024
Psikoloji Öğrencisi
Ceren Göle
Comments